Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;
Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;
H to show hint;
A reads text to speech;
137 Cards in this Set
- Front
- Back
Blueberries |
Yaban mersini |
|
Zucchini |
Kabak |
|
Raspberries |
Ahududu |
|
Pear |
Armut |
|
Cabbage |
Lahana |
|
Beet |
Pancar kökü |
|
Cherries |
Kiraz |
|
Mussels |
Midye |
|
Rocket |
Roka |
|
Lettuce |
Marul |
|
Celery |
Kereviz |
|
Baked |
Fırınlanmış |
|
Roasted |
Kavrulmuş, kızaetılmış(tava harici) |
|
Grilled |
Izgarada pişmiş |
|
Fried |
Kızarmış(tavada, yağda) |
|
Kokoreç |
Grilled sheeps intestines |
|
Prawns |
Büyük karides |
|
Pejorative |
Yerici, küçük düşürücü syn:derogatory |
|
Derogatory |
Aşağılayıcı syn:pejorative |
|
Lose face |
İtibarını kaybetmek, mahçup olmak |
|
Turn a blind eye to sth |
Görmezlikten gelmek |
|
Out of the blue |
Beklenmedik bir anda, ansızın |
|
In the distance |
Uzakta |
|
Without fail |
Muhakkak, mutlaka, şüphesiz |
|
If all else fails |
Btün bunlardan başarısız olursa, başka yol kalmazsa |
|
Steer/stay clear of sth, sb |
Kaçınmak, uzak durmak |
|
Why/How on earth |
Nasıl oluyor da |
|
Be in a state |
Become anxious or upset |
|
Like mad |
Delicesine |
|
Flat out |
Acele, son sürat |
|
Trow a party |
Parti vermek |
|
Make friends |
Arkadaş edinmek |
|
Casual acquaintances |
Eş doşt tanıdık |
|
Good friends |
İyi arkadaş |
|
Close friends |
Yakın arkadaş |
|
Love at first sight |
İlk görüşte aşk |
|
Strong chemistry |
Güçlü kimya |
|
Soul mate |
Ruh eşi |
|
Have feelings for |
Bir kişiye karşı duygu beslemek |
|
The feeling is not mutual |
Hisler karşılıklı değil |
|
The feeling is not mutual |
Hisler karşılıklı değil |
|
He is just not my type |
Kişilik yada görünüş olarak tipim değil |
|
Unrequited love |
Karşılıksız aşk |
|
Childhood sweetheart |
Gençlik aşkı |
|
High school / college sweetheart |
Orta okul/lise aşkı |
|
Mutual friend |
Ortak arkadaş |
|
Make a commitment |
Bağlanmak, adanmak, taahhüt vermek |
|
Happily married |
İyi evlilik |
|
Proposes to woman |
Kadına evlenme teklif eder |
|
Has an affair |
Karısını aldatmak |
|
Cheating on their husband/wife/girlfriend/boyfriend |
Aldatmak |
|
Has the baby |
Çocuk doğurmak |
|
Gives birth to |
Çocuk doğurmak |
|
Adoptive parents |
Evlat edinen anne ve baba |
|
Raise the child |
Çocuğu büyütmek, yetiştirmek |
|
Bring up the child |
Çocuk büyütmek, yetiştirmek |
|
Adopted child |
Evlatlık çocuk |
|
Birth mother |
Çocuğu doğuran anne |
|
Biological mother |
Biyolojik anne |
|
Due date |
Vade tarihi, bitiş tarihi |
|
Baby is due may |
Bebek mayısta doğacak |
|
Give the baby up for adoption |
Bebeği evlatlık vermek |
|
Have an abortion |
Kürtaj yaptırmak |
|
Single mother |
Bekar anne, eşinden ayrılmış çocuklu anne |
|
Gets pregnant |
Hamile kalmak |
|
On good terms with each other |
Birbirleriyle arası iyi |
|
Mutual divorce/separation |
Anlaşmalı boşanma |
|
Pay child support |
Çocuk nafakası ödemek |
|
Sole custody |
Tek bir eveveynin velayeti alması |
|
Award sole custody |
Velayeti kazanmak |
|
Synonymous |
Eş anlamlı |
|
Sense |
Mana, anlam |
|
Interchangeable |
Biri diğeri yerine kullanılabilen |
|
Ambiguous |
Belirsiz, muğlak |
|
Ambiguity |
Belirsizlik |
|
Interpret sth |
Yorumlamak |
|
Transparent |
Anlaması kolay, opak |
|
Self-explanatory |
Ekstra açıklamaya ihtiyaç duymayan, açıkça anlaşılan |
|
Precise |
Kesin, belli |
|
Virtually |
Neredeyse, hemen hemen |
|
Phase |
Evre, safha, aşama |
|
Stage |
Aşama, evre, faz |
|
Wrapping paper |
Kaplama kağıdı, ambalaj |
|
Soul |
Ruh |
|
Spirit |
Ruh |
|
Irony, ironic, heavy irony |
İroni, ironik, ağır ironi |
|
Sarcasm |
Acı alay, iğneleyici ve alaycı söz |
|
Sarcastic |
Iğneleyici, alaycı |
|
Figurative |
Mecazi, timsali, sembolik |
|
Figuratively |
Mecazi olarak |
|
Literary |
Edebi, yazınsal |
|
Disapproving |
Uygun görmemek, onaylamamak |
|
Old-fashioned |
Modası geçmiş, demode |
|
Dated |
Eskimiş, demode |
|
In current use |
Genel kullanımda, geçerli |
|
Slang |
Argo |
|
İnsulting |
Onur kırıcı, küstah, aşağılayıcı |
|
Make fun of |
Dalga geçmek, alay etmek, gırgır geçmek |
|
Poke fun at |
Alay etmek, tiye almak |
|
Mocking |
Alaycı, alay etme |
|
Trace |
İz, işaret |
|
Deliberately |
Kasten |
|
Literal |
Kelimesi kelimesine, tam, hakiki, mecazi olmayan |
|
Crawl |
Ağır ağır ilerlemek |
|
Have second thoughts |
Emin olmamak, tereddüt etmek |
|
Be in two minds about sth |
Bocalamak, birşey hakkında kararsız olmak |
|
Sweet of sb |
Nazik, kibar, sevecen |
|
Be tied up |
Meşgul olmak |
|
Dawn on sb/sth |
Dank etmek, anlamak |
|
Ulterior motive |
Art niyet, bir şeyin altındaki gizli niyet |
|
Thick |
Aptal |
|
Be the last thing on sb's mind |
Birisinin aklındaki son şey olmak |
|
Get out of sth |
Birşeyden kurtulmak, kaçınmak |
|
Send sth/sb flying |
Yere sermek, vurup uçurmak |
|
You're not gonna believe this |
(olumsuz şeyler için) buna inanmayacaksın |
|
In the first place |
Evvela, en önce, her şeyden önce |
|
Get sth/sb to do sth |
Birini birşey yapmaya ikna etme |
|
Keep |
Kalmaz(taze) |
|
Keep sb going |
Bana bir zamana kadar yeter |
|
Put sth |
Birşeyi özel bir şekilde yazmak yada söylemek |
|
Push sb |
Birisine yüklenerek daha fazla çalışmasını sağlamak |
|
Leave sth to/with sb |
Bir işi halletmesi için bir başkasına bırakmak |
|
Make sth |
Kaç yapar, kaçta olur. |
|
Bring sb somewhere |
Ona...... Getirdi, seni buraya getiren nedir. Birini özel bir duruma yada yere getirmek. |
|
Come with |
Birşeyle gelmek, Birşeyle ilişkilendirilmiş olmak, belli bir özellikle veya koşulla üretilmekte veya satılmak |
|
Come in |
Birşeyle gelmek, Birşeyle ilişkilendirilmiş olmak, belli bir özellikle veya koşulla üretilmekte veya satılmak. The chairs come in four different colours. |
|
Do for sb/sth |
Özel bir durum için yeterli yada kabul edilebilir olur mu? |
|
All up |
Totat |
|
Frontier |
İlimde keşif sahası, sınır |
|
Cross over |
Üzerinden geçmek |
|
Fraud |
Sahtekar, sahtekarlık |
|
Small-scale |
Küçük ölçekte |
|
Harrass |
Taciz etmek |
|
Harassment |
Taciz |
|
Offence |
Suç, saldırı |
|
Up through to |
.... den....... - ya kadar |
|
Collocation |
Tanzim, sıralama, kalıplaşmış söz öbeği |